İslam medeniyetinin kalbi ve Müslüman toplumların kimliğinin en belirgin nişanelerinden olan camiler, sadece birer ibadet mekanı olmanın çok ötesinde, asırlardır ilim, sanat, birlik ve beraberliğin de merkezleri olmuştur. Minarelerinden yükselen ezan sesleri, Müslümanlar için özgürlüğün ve manevi huzurun sembolü olarak kabul edilirken , bu yapıların mimari dili ve estetik anlayışı, dönemin teknolojik, kültürel ve sanatsal birikimini yansıtan birer anıt niteliği taşımıştır. İslam mimarisi denildiğinde akla ilk gelen yapı türü olan camiler, tarih boyunca tezyinattan statiğe, akustiğe kadar pek çok disiplinin birleştiği özgün eserler olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde ise cami mimarisi, bu köklü mirası korurken, değişen toplumsal ihtiyaçlara, modern teknolojinin imkanlarına ve sürdürülebilirlik ilkelerine cevap verme gibi yeni ve önemli sorumluluklarla yüzleşmektedir.

Türkiye’de cami inşa faaliyetleri, büyük ölçüde hayırsever vatandaşlar ve kuruluşların özverili katkılarıyla yürütülmektedir. Ancak bu durum, zaman zaman belirli standartlardan yoksun, estetik ve fonksiyonellik açısından istenilen seviyeye ulaşamayan, hatta bulunduğu çevrenin ihtiyaçlarını tam olarak karşılayamayan yapıların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. İşte bu noktada, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan “Cami Planlama ve Tasarımı Kılavuzu”, bir boşluğu doldurarak hem hayırseverlere hem de profesyonellere yol gösteren temel bir referans kaynağı haline gelmiştir. Bu kılavuz, bir cami tasarımı projesinin en başından, yani arsa seçiminden başlayarak, projelendirme, uygulama ve hatta işletme aşamalarına kadar tüm süreçleri kapsayan, bütüncül bir mimari tasarım felsefesi sunmaktadır.

Özerdem Tasarım olarak bizler, bu kılavuzun getirdiği standartları ve ilkeleri, kendi tecrübemiz ve yenilikçi bakış açımızla birleştirerek, günümüz insanının manevi ve sosyal beklentilerini karşılayan, estetik değeri yüksek, fonksiyonel ve kalıcı eserler ortaya koymayı hedefliyoruz. Bu makalede, Diyanet’in rehberliği ışığında, modern bir cami projesinin temel taşlarını, planlamadan başlayarak mimari detaylara, teknik sistemlerden sosyal donatılara kadar tüm yönleriyle derinlemesine ele alacağız. Amacımız, cami mimarisi alanında hem bilgi birikimini artırmak hem de geleceğin mabetlerini inşa edecek olanlara kapsamlı bir vizyon sunmaktır.

Her Şeyin Başlangıcı: Planlama ve Yer Seçiminin Stratejik Önemi

Başarılı bir cami tasarımı, doğru bir planlama süreciyle başlar. Yapının sadece kendi içindeki uyumu değil, aynı zamanda kent dokusuyla, çevresiyle ve hizmet edeceği toplumla kurduğu ilişki de bu ilk aşamada şekillenir. Diyanet’in kılavuzu, bu süreci “Planlama” başlığı altında sistematik bir çerçeveye oturtmaktadır.

Bir cami projesinin ilk adımı, arazinin imar durumunun incelenmesidir. Arazinin, 1/5000 ölçekli nazım imar planında “İbadet Alanı” ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planında “Cami” olarak tescil edilmiş olması, projenin yasal zeminini oluşturur. Eğer mevcut bir imar planı yoksa veya arazi farklı bir fonksiyona ayrılmışsa, öncelikle imar planı değişikliği yapılması ve ilgili kurumlarca onaylanması gerekmektedir. Bu yasal gereklilikler, projenin en başında ele alınarak ileride karşılaşılabilecek hukuki ve idari sorunların önüne geçilmesini sağlar.

Planlamanın genel kriterleri, camiyi sadece bir yapı olarak değil, yaşayan bir sosyal organizmanın parçası olarak ele alır. Camiler, atıl ve izole alanlar yerine, kamusal, ticari ve rekreasyonel kullanımlarla entegre olacak şekilde, kent dokusunda seçkin konumlarda planlanmalıdır. Ulaşılabilirlik, bu noktada kilit bir rol oynar. Yürüme mesafeleri dikkate alınarak camiler arasında dengeli bir dağılım gözetilmesi , cemaatin yapıya kolayca erişimini temin eder. Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’ne göre küçük camiler için takriben 250 metre, orta ölçekli semt camileri için ise 400 metre yürüme mesafesi öngörülmektedir.

Yer seçimi ilkeleri ise çok daha spesifik ve hayati konulara odaklanır. Cami alanının, meyhane, bar gibi umuma açık mekanlara ve alkollü içki satılan yerlere kapıdan kapıya en az yüz metre mesafede olması zorunludur. Benzer şekilde, akaryakıt istasyonları veya yanıcı, parlayıcı madde depolanan tesislerle arasında da kuş uçuşu en az yüz metrelik bir güvenlik mesafesi bulunmalıdır. Enerji nakil hatlarının cami arazisi üzerinden geçmemesi ve arazinin mülkiyet yapısının sorunsuz, tercihen kamu mülkiyetinde olması gibi hususlar da projenin sağlıklı ilerlemesi için kritik öneme sahiptir.

Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeği, yer seçiminde jeolojik faktörlerin önceliklendirilmesini zorunlu kılar. Cami alanı fay hattı, bataklık, sel ve çığ tehlikesi olan bölgelerden, dere yataklarından ve sıvılaşma riski taşıyan zeminlerden uzak olmalıdır. Yapılaşma öncesinde mutlaka plana esas jeolojik-jeoteknik etütler yapılmalı ve arazinin “yerleşime uygun alan” statüsünde olduğu teyit edilmelidir. Bu etütler, yapının statik sisteminin doğru kurgulanmasının ve olası bir afette can ve mal güvenliğinin sağlanmasının ilk ve en önemli adımıdır.

Planlama aşamasında dikkat edilen bir diğer önemli husus ise kıble yönüdür. Cami kütlesinin, arsanın güneyine (kıble yönü) yakın konumlandırılması, kuzey cephede geniş bir toplanma ve giriş alanı yaratılmasına olanak tanır. Bu, hem estetik bir karşılama sunar hem de cemaatin rahat hareket etmesini sağlar. Ayrıca, cenaze alanı veya park gibi ek fonksiyonların, gerektiğinde ibadet alanı olarak kullanılabilmesi için kıble yönüne değil, caminin kuzey, doğu veya batı yönlerine yerleştirilmesi tavsiye edilir. Bu stratejik yerleşim, mimari tasarım sürecinde esneklik sağlar ve mekanların verimli kullanımını garantiler.

Form ve Fonksiyonun Buluştuğu Yer: Projelendirme ve Mimari Tasarım Esasları

Planlama aşaması tamamlandıktan sonra, projenin kalbi olan “Projelendirme” sürecine geçilir. Bu aşama, caminin kimliğini, karakterini ve ruhunu oluşturan tüm mimari ve teknik kararların alındığı evredir. Kılavuz, bu bölümü “Genel Tasarım Esasları” ile başlatarak, bir caminin sadece estetik bir obje değil, aynı zamanda yaşayan, nefes alan ve toplumun her kesimine hitap eden bir mekan olması gerektiğini vurgular.

Tasarımın en temel ilkesi, caminin bulunduğu bölgenin nüfus yoğunluğu, yerleşim özellikleri ve sosyal ihtiyaçları dikkate alınarak projelendirilmesidir. Gereğinden büyük veya küçük, işlevsiz bir yapı yerine, ihtiyaca cevap veren, işletme ve bakım giderleri makul seviyede olan bir cami tasarımı hedeflenmelidir. Bu doğrultuda, cami bünyesinde yer alacak Kur’an kursu, kütüphane, gençlik merkezi gibi müştemilat mekanlarının belirlenmesinde ilgili müftülüğün görüş ve onayı alınmalıdır.

Erişilebilirlik, modern cami mimarisi anlayışının vazgeçilmez bir parçasıdır. Yapı, kadın, erkek, çocuk, yaşlı ve engelli bireyler dahil olmak üzere toplumun her kesimi tarafından kolayca ulaşılabilir ve kullanılabilir olmalıdır. Özellikle engelli rampaları, asansörler ve özel tuvaletler gibi düzenlemeler, projenin en başından düşünülmelidir.

Mimari üslup konusunda kılavuz, esnek bir yaklaşım sergiler. Camiler, yöresel mimari unsurlar ve iklim koşulları göz önünde bulundurularak kubbeli veya çatılı olarak tasarlanabilir. Ancak burada dikkat çekici bir kriter getirilmiştir: yapım ve işletme maliyetleri dikkate alınarak, cemaat kapasitesi 1000 kişiye kadar olan camilerin çatılı olarak yapılması tavsiye edilmektedir. Bu, özellikle daha küçük ölçekli mahalle camilerinde kaynakların verimli kullanılmasına yönelik pragmatik bir yaklaşımdır. Ve elbette, projelendirme aşamasının olmazsa olmazı, kıble yönünün ilgili müftülük tarafından hassasiyetle tespit edilmesidir.

Mekanların Dili: Cami İçi ve Dışı Hacimlerin Standartları

Bir caminin mimari zenginliği, onu oluşturan mekanların birbiriyle kurduğu uyumlu ilişkide gizlidir. Kılavuz, harimden minareye, abdesthaneden avluya kadar her bir mekanı detaylı standartlarla tanımlar.

Harim (Ana İbadet Mekanı): Caminin kalbi olan harim, kıble duvarına paralel ve kesintisiz saflar oluşturacak şekilde tasarlanmalıdır. Cemaatin huşu içinde ibadet edebilmesi için, dikkat dağıtacak aşırı süslemelerden kaçınılmalı, sade ve dingin bir atmosfer yaratılmalıdır. Duvar ve döşeme kaplamaları, ibadetin ruhuna uygun, yanmaz veya geç alevlenici malzemelerden seçilmelidir. Akustik, harim tasarımının en kritik unsurlarından biridir. İmamın sesinin net bir şekilde duyulabilmesi ve çınlamanın önlenmesi için kubbe yapısı akustik odaklanmaya sebep olmayacak şekilde planlanmalı ve yeterli yutucu yüzeyler kullanılmalıdır. Güvenlik açısından, cemaat kapasitesine göre yeterli sayıda (50 kişiyi aşan yerlerde en az iki, 500 kişiyi aşan yerlerde en az üç) acil çıkış kapısı bulunması zorunludur.

Mahfil: Harim katından yükseltilmiş bu özel alanlar, genellikle kadınlara veya kalabalık zamanlarda ek cemaate hizmet eder. Mahfile ulaşım, ana merdivenlerle sağlanmalı, tahliye anında tehlike oluşturabileceğinden minare merdiveni bu amaçla kullanılmamalıdır. Yoğun kullanıma sahip büyük camilerde mahfile asansörle ulaşım sağlanması, erişilebilirlik açısından önemlidir. Mahfil korkuluklarının yüksekliği en az 110 cm olmalı ve çocuk güvenliği düşünülerek tasarlanmalıdır. Kadınların kullanımına ayrıldığında, bu alanda mihrabın görülebilmesi sağlanmalı , ayrıca eşarp, etek gibi ihtiyaçlar için dolaplar ve küçük bir kitaplık bulundurulmalıdır.

Son Cemaat Mahalli: Caminin giriş cephesine bitişik bu revaklı bölüm, hem namaza yetişemeyenler için bir ibadet alanı hem de ana mekana geçişi sağlayan bir hazırlık ve tampon bölgedir. Bu alanın, gerektiğinde harimden bağımsız olarak ısıtılıp soğutulabilmesi ve aydınlatılabilmesi, enerji verimliliği ve esnek kullanım açısından avantaj sağlar.

Abdesthane, Lavabo ve WC: Bu ıslak hacimler, hijyen ve mahremiyet ilkeleri gözetilerek tasarlanmalıdır. Mümkünse cami yapısının dışında, ancak mimariyle uyumlu ayrı bir kütle olarak planlanması tavsiye edilir. Abdest alma birimleri ile lavabo ve tuvaletlerin görsel temas kurmayacak şekilde ayrılması esastır. Erkek ve kadın girişleri birbirinden tamamen bağımsız olmalı, tuvaletler kıbleye dönük olmamalıdır. Her bölümde en az bir adet engelli kullanımına uygun tuvalet ve abdest alma birimi bulunması zorunludur. Merkezi ve yoğun camilerde kadınlar bölümüne bebek bakım ve emzirme odası eklenmesi, yapının sosyal fonksiyonunu güçlendirir. Musluklar arası mesafenin en az 90 cm olması, ergonomik oturaklar ve suyun sıçramasını önleyen ızgara sistemleri gibi detaylar, kullanım konforunu artıran önemli unsurlardır.

Avlu ve Şadırvan: Avlu, camiyi çevreden ayıran, cemaatin toplandığı, bayram ve Cuma namazlarında ibadet mekanı olarak da kullanılabilen geniş ve açık bir alandır. Peyzaj düzenlemesi, avlunun bu fonksiyonlarını engellemeyecek şekilde yapılmalıdır. Genellikle avlunun merkezinde yer alan şadırvan ise hem fonksiyonel bir abdest alma mekanı hem de estetik bir unsurdur. Şadırvanın tasarımı, cami mimarisiyle bir bütünlük arz etmeli, yüksekliği son cemaat mahalli saçak kotunu geçmemelidir.

Minare: İslam mimarisi‘nin en sembolik ögelerinden olan minare, ezanı çevreye duyurma işlevini üstlenir. Kılavuz, minare sayısı ve yüksekliği konusunda rasyonel kriterler getirir. Merkezi ve özellikli camiler hariç, 2000 kişiye kadar kapasiteli camilerde tek minare yeterli görülürken, daha büyüklerinde iki veya daha fazla minare planlanabilir. Minarenin yüksekliği ve şerefe sayısı, caminin ana kütlesi ve kubbesiyle orantılı olmalı, görsel bir uyum ve denge yakalanmalıdır. Tek minareli camilerde minarenin, giriş cephesinin sağında (kuzeybatı) konumlandırılması tercih edilir. Bu estetik ve fonksiyonel standartlar, minarenin yapıya sonradan eklenmiş bir unsur gibi değil, onun ayrılmaz bir parçası olarak tasarlanmasını sağlar.

Ruhun ve Estetiğin Yansıması: İç Mimari ve Tezyinat

Caminin manevi atmosferini oluşturan en önemli unsurlardan biri de iç mimari düzenlemeler ve tezyinattır. Bu alanda kılavuzun temel felsefesi, “sadeliğin” ve “ibadetin ruhuna uygunluğun” önceliklendirilmesidir.

Tezyinat (Hat, Süsleme, Mukarnas): Cami içindeki süslemeler, cemaatin dikkatini dağıtacak, huşuyu bozacak aşırılıktan ve karmaşıklıktan uzak olmalıdır. Özellikle canlı tasvirlerinden kesinlikle kaçınılmalıdır. Hat sanatı uygulamaları, bu işin ehli olan hattatlar tarafından tasarlanmalı ve yine usta zanaatkarlar tarafından mekana uygulanmalıdır. Yazılacak ayet veya hadisler, bulunduğu mekanla (mihrap, kürsü, kapı vb.) anlam bütünlüğü taşımalıdır. Örneğin, mihrabın üst kısmına kıbleye yönelmeyi ifade eden Bakara Suresi’nin 144. ayeti yazılabilir. Yazıların ve desenlerin boyutu, mekana ve görüş mesafesine uygun olmalı, renk ve doku uyumuna dikkat edilmelidir. Göz hizasında, ibadet sırasında dikkati çekecek yoğun bezemelerden kaçınılmalı, süslemeler genellikle daha üst kotlarda yoğunlaşmalıdır. Geometrik bir tasarımın üç boyutlu uygulaması olan mukarnas gibi unsurlar ise kullanıldığı yere ve ölçeğe uygun olarak, detayı kaybolmayacak şekilde boyutlandırılmalıdır.

Mihrap, Minber ve Kürsü: Bu üç temel eleman, caminin iç mimari hiyerarşisini oluşturur. Mihrap, imamın durduğu yeri gösteren ve kıble duvarının merkezinde yer alan niştir. Minber, hutbe okunan, mihrabın sağında konumlanan basamaklı bir yapıdır. Kürsü ise vaaz verilen, genellikle mihrabın solunda bulunan ve minberden daha alçak olan platformdur. Bu üç unsurun tasarımında malzeme, renk, süsleme ve boyutlandırma açısından tam bir uyum ve bütünlük aranmalıdır. Tasarımları, caminin genel mimari oranlarına uygun olmalı, ne ezici bir baskınlık kurmalı ne de mekan içinde kaybolmalıdır.

Islam Mimarisi Cami Projeleri

Yaşayan Mabetler: Sosyal Donatılar ve Müştemilat Mekanları

Modern cami mimarisi, yapıyı sadece beş vakit namaz kılınan bir yerden çıkarıp, hayatın her anına dokunan bir sosyal merkez olarak kurgular. Bu vizyon, cami bünyesinde planlanan “müştemilat” olarak adlandırılan ek mekanlarla hayata geçer. Bu mekanların tasarımı, caminin bulunduğu yerin sosyal ve kültürel ihtiyaçlarına göre şekillenir.

Eğitim Mekanları (Kur’an Kursları ve Kütüphane): Camiler, tarih boyunca birer ilim merkezi olmuştur. Bu geleneği sürdüren 4-6 yaş grubu ve yetişkinlere yönelik Kur’an kursları, cami müştemilatının önemli bir parçasını oluşturur. Bu kursların fiziki şartları, derslikleri, oyun alanları ve ıslak hacimleri, Diyanet’in ilgili mevzuatına uygun olarak, özellikle çocukların ihtiyaçları gözetilerek tasarlanmalıdır. Kütüphane ve okuma salonları ise gençlik merkezleriyle entegre edilerek, her yaştan insanın bilgiye ulaşabileceği, ders çalışabileceği ve nitelikli vakit geçirebileceği sosyal alanlar olarak planlanmalıdır.

Sosyal ve Kültürel Alanlar (Gençlik Merkezi, Çok Amaçlı Salon, Taziye Evi): Gençlerin sosyal, kültürel ve sanatsal faaliyetler yürütebileceği gençlik merkezleri , konferans, seminer, mevlid gibi etkinliklerin yanı sıra taziye veya düğün gibi toplu faaliyetler için de kullanılabilecek çok amaçlı salonlar , caminin toplumsal bağları güçlendirici rolünü pekiştirir. Çok amaçlı salonların cami ana girişinden bağımsız bir girişe sahip olması, ses yalıtımının yapılması ve kendi teknik donanımına (ses, ışık, projeksiyon) sahip olması, kullanım esnekliği açısından önemlidir. Taziye evleri ise özellikle bölgesel ihtiyaçlara göre planlanan, kadın ve erkekler için ayrı kullanım imkanları sunan ve içinde mutfak, lavabo gibi birimleri barındıran mekanlardır.

Lojman ve Yönetim Odaları: Din görevlisinin ikamet etmesi için tasarlanan lojmanlar, cami kompleksi içinde ancak özel yaşam mahremiyetini koruyacak şekilde, ayrı bir girişe sahip ve bağımsız olarak planlanmalıdır. Dernek veya yönetim odaları ise caminin idari işlerinin yürütüldüğü, temel ofis ihtiyaçlarını karşılayan küçük mekanlardır.

Ticari Mekanlar: Cami giderlerine kalıcı bir kaynak oluşturmak amacıyla, kılavuzda belirtilen sıkı kurallar çerçevesinde ticari mekanlar planlanabilir. Bu mekanların girişleri ibadet yerinden tamamen ayrı olmalı, caminin silüetini ve manevi atmosferini bozmamalıdır. Gürültü ve kirlilik oluşturmayan, imalathane niteliği taşımayan, halkın günlük ihtiyaçlarına yönelik (eczane, market, terzi vb.) işletmeler tercih edilebilir. Bu alanlardan elde edilen gelirler, öncelikle caminin bakım, onarım ve diğer giderleri için kullanılmalıdır.

Görünmeyen Güç: Teknik Sistemler, Sürdürülebilirlik ve Güvenlik

Bir caminin uzun ömürlü, güvenli ve konforlu olmasını sağlayan unsurlar, çoğu zaman gözle görülmeyen teknik altyapısında gizlidir. Mimari tasarım ile mühendislik disiplinlerinin kusursuz bir şekilde entegre olması, projenin başarısı için vazgeçilmezdir.

Statik Sistem ve Deprem Güvenliği: Ülkemizin jeolojik gerçekleri, cami gibi geniş açıklıklara sahip, kubbe ve minare gibi özel taşıyıcı sistemleri olan yapılarda statik güvenliğin en üst düzeyde ele alınmasını gerektirir. Projeler, Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği başta olmak üzere yürürlükteki tüm standartlara uygun olarak, lisanslı yazılımlarla hazırlanmalıdır. Yapı-zemin ilişkisini doğru kurmak için parsel bazında detaylı zemin ve temel etütleri yapılmalı, bu raporlar statik projenin temelini oluşturmalıdır. Minarelerin temel bağlantıları, kubbe-kasnak birleşimleri gibi kritik noktalar, özel bir hassasiyetle projelendirilmeli ve uygulanmalıdır. Unutulmamalıdır ki camiler, olası bir afet anında halk için bir toplanma ve sığınma alanı işlevi de görecektir.

Mekanik, Elektrik ve Elektronik Sistemler: Isıtma, soğutma, havalandırma, sıhhi tesisat ve yangın söndürme sistemleri gibi mekanik tesisatlar, ilgili yönetmeliklere uygun olarak projelendirilmelidir. Enerji verimliliği açısından cami, lojman ve diğer müştemilatlar için ayrı elektrik sayaçları konulması önemlidir. Aydınlatma sisteminde, kamaşmaya neden olmayacak, ibadet alanında huzurlu bir ortam sağlayacak ve enerji verimli (LED vb.) armatürler tercih edilmelidir. Ses sistemi ise hem cami içinde net ve yankısız bir duyum sağlayacak hem de dışarıya ezan okunurken çevre sakinlerini rahatsız etmeyecek desibel seviyelerinde (ortalama 70-85 dB) ayarlanmalıdır. Güvenlik için cami girişleri, avlu ve ayakkabılık gibi kritik noktaları görecek şekilde bir kamera sistemi kurulmalıdır.

Enerji Verimliliği ve Sürdürülebilirlik: Geleceğin mimarisi, ekolojik sorumluluk üzerine kuruludur. Camiler de bu anlayışın bir parçası olmalıdır. Yapı kabuğunda (duvar, çatı, kubbe) yüksek standartlarda ısı yalıtımı yapılması , doğal havalandırma ve aydınlatmadan azami ölçüde faydalanılması , su tasarruflu armatürler ve sensörlü musluklar kullanılması gibi pasif önlemlerin yanı sıra, aktif sistemler de entegre edilebilir. Caminin çatısına veya güney cephesine yerleştirilecek güneş enerjisi panelleri (GES) ile yapının kendi elektriğini üretmesi , yağmur suyunun toplanarak peyzaj sulamasında kullanılması gibi uygulamalar, hem işletme maliyetlerini düşürür hem de camiyi çevreye duyarlı bir yapı haline getirir.

Herkes İçin Bir Mabet: Kadınlara ve Engellilere Yönelik Kapsayıcı Düzenlemeler

Bir caminin kucaklayıcılığı, toplumun her bir ferdine sunduğu imkanlarla ölçülür. Bu bağlamda, kadınların ve engelli bireylerin camiyi rahat, güvenli ve saygın bir şekilde kullanabilmeleri için yapılacak düzenlemeler, projenin insani boyutunu ortaya koyar.

Kadınlara Yönelik Düzenlemeler: Kadınlar için ayrılan ibadet mekanları, caminin ana ibadet alanıyla aynı standartlarda; ferah, aydınlık, temiz ve kolay erişilebilir olmalıdır. Girişlerinin, mümkünse erkeklerin girişinden ayrı olarak tasarlanması mahremiyeti artırır. İbadet alanının, mihrapla görsel bir bağlantı kuracak şekilde planlanması, cemaat bütünlüğü hissini güçlendirir. Kadınlara özel abdesthane ve tuvaletler, ayakkabılıklar ve merkezi camilerde bebek bakım odaları gibi detaylar, bu mekanların düşünceli bir şekilde tasarlandığını gösterir.

Engelli Erişilebilirliği (Ulaşılabilirlik): Camiler, TS 9111 standardına uygun olarak tamamen engelsiz hale getirilmelidir. Cami girişinde kot farkı varsa bu mutlaka rampa veya mekanik sistemlerle çözülmelidir. Yoldan girişe kadar görme engelliler için hissedilebilir yüzeyler (kılavuz izler) yapılmalıdır. İçeride, tekerlekli sandalye kullanıcılarının rahatça hareket edip ibadet edebileceği alanlar bırakılmalı, en az bir adet engelli tuvaleti ve abdest alma birimi, basamaksız veya asansörle ulaşılabilecek şekilde düzenlenmelidir. Bu düzenlemeler, bir lütuf değil, evrensel bir hak ve cami mimarisi‘nin ayrılmaz bir gerekliliğidir.

Sonuç

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “Cami Planlama ve Tasarımı Kılavuzu” ışığında görüldüğü üzere, Türkiye’de güncel cami mimarisi, köklü İslam mimarisi geleneğinin estetik ve manevi derinliğini, çağdaş mimari tasarım ilkeleriyle birleştiren bütüncül bir yaklaşımdır. Artık bir cami projesi, sadece kubbe oranları veya kalem işi desenlerinden ibaret değildir. O, aynı zamanda bir şehir planlama meselesi, bir inşaat mühendisliği meydan okuması, bir sosyal merkez programı ve bir sürdürülebilirlik manifestosudur.

Özerdem Tasarım olarak, bu çok katmanlı ve karmaşık süreci yönetme konusundaki uzmanlığımızla, her projenin özgün bağlamına ve ihtiyaçlarına cevap veren, ruha hitap ederken akla ve bilime de dayanan mekanlar yaratıyoruz. Amacımız, sadece bugünün cemaatine hizmet eden değil, aynı zamanda gelecek nesillere gururla bırakılacak, estetik, fonksiyonel, güvenli ve kapsayıcı mabetler inşa etmektir. Çünkü inanıyoruz ki, iyi tasarlanmış bir cami, sadece taş ve betondan oluşan bir yapı değil, aynı zamanda toplumu bir araya getiren, gönülleri birleştiren ve medeniyetin ışığını yansıtan yaşayan bir varlıktır.

© 2025, Mimari Proje, Mimari Görselleştirme – ÖZERDEM. Tüm hakları saklıdır.
Tüm içerik ve verilerin yayın hakkı saklıdır. Paylaşım için paylaştığınız içeriğe erişilebilir ve görünür bir bağlantı bulundurulması şarttır.

Content Protection by DMCA.com