Bu analiz yazısında Suudi Arabistan’ın Vision 2030 projesi, tarihsel köklerinden güncel sonuçlarına kadar; sosyolojik, mühendislik ve siyasal bilimsel açılardan ele alınmaktadır. Giga Projeler üzerinden şekillenen bu vizyonun, yapısal zayıflıkları ve potansiyel çöküş dinamikleri detaylı biçimde incelenmektedir.

1. Giriş: Bir Hayalin Doğuşu

Nisan 2016’da, Suudi Arabistan’ın dönemin veliaht prensi Muhammed bin Selman (MBS), Vision 2030 adını verdiği iddialı dönüşüm planını kamuoyuna duyurdu. Bu plan, ülkenin petrole bağımlı yapısını kırmayı, özel sektörü geliştirmeyi ve Suudi Arabistan’ı küresel bir inovasyon, turizm ve kültür merkezi hâline getirmeyi hedefliyordu.

Tanıtım görselleri adeta bir bilimkurgu evreninden fırlamış gibiydi: The Line adında 170 kilometre uzunluğunda aynalarla kaplı devasa bir şehir, Trojena isimli çöl ortasında kayak merkezi, Oxagon adlı yüzen sanayi limanı, Sindalah adında lüks bir ada ve daha onlarcası…

Toplamda 3 trilyon dolarlık yatırım hedefleniyordu. Ancak 2025 itibarıyla, bu devasa vizyonun somut çıktıları hayli sınırlı; vaat edilen gelecek, gerçeklikten oldukça uzak bir manzara sunuyor.

2. Tarihsel Arka Plan: Kumdan Petrole

Vision 2030’un arkasındaki motivasyonu kavrayabilmek için Suudi Arabistan’ın ekonomik tarihine kısaca göz atmak gerekiyor.

1932 yılında İbn Suud, Arap Yarımadası’ndaki kabileleri birleştirerek Suudi Arabistan Krallığı’nı kurdu. İlk yıllarda ülkenin ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayalıydı ve oldukça yoksuldu. 1938’de Standard Oil of California (bugünkü Chevron) Dammam’da petrol bulunca her şey değişti: Suudi Aramco doğdu.

Petrol, ülkeye büyük zenginlik getirdi. Ancak bu aynı zamanda kırılganlık demekti. 2016 yılı itibarıyla ülke ihracatının %82’si petrolden oluşuyordu. Küresel enerji dönüşümünü ve düşen talebi öngören MBS, ülkeyi “petrol sonrası” bir döneme hazırlamak amacıyla Vision 2030’u başlattı.

3. Giga Projeler: Betonla Çözülen Ekonomi?

Vision 2030’un en büyük aracı, çarpıcı görünümleriyle dikkat çeken Giga Projeler oldu. En büyüğü olan NEOM, 2017’de duyuruldu. NEOM’un kalbi olan The Line, 500 metre yüksekliğinde ve 170 kilometre uzunluğunda aynalarla kaplı bir kent olarak tasarlandı. 9 milyon kişinin burada yaşaması öngörülüyordu.

Ancak 2025 itibarıyla gerçekler oldukça farklı:

  • The Line, 2.4 kilometreye indirildi (başlangıç hedefinin sadece %1.5’i).
  • Hedeflenen nüfus 9 milyon değil, yalnızca 300.000 kişi.
  • Proje alanında henüz tamamlanmış bir yapı yok; sadece kazılmış hendekler var.

Beelirtmek gerekir ki, bu boyutta bir yapıyı çöl ortasında gerçekleştirmek, enerji, malzeme ve iklim koşulları açısından neredeyse imkânsız mühendislik zorlukları içeriyor. Özellikle projenin gerektirdiği dünyadaki çelik üretiminin %20’si kadar bir hacim düşünüldüğünde bu hedeflerin ütopik olduğu açıkça görülüyor.

4. Merkeziyetçilik ve Teknik Bilgisizlik

Siyaset bilimi perspektifinden bakıldığında Vision 2030’un en büyük zafiyeti, karar alma süreçlerinin büyük oranda MBS etrafında merkezileşmiş olmasıdır.

MBS’in mimari, mühendislik veya finans konusunda herhangi bir uzmanlığı olmamasına rağmen tüm kararlar onun vizyonuna göre şekilleniyor. Proje maliyetleriyle ilgili endişelerini dile getiren danışmanlar ve yöneticiler görevden alındı. Hatta, bağımsızlığıyla tanınan McKinsey & Company, projeleri daha iyi göstermek için IRR (iç verim oranı) hesaplamalarında manipülasyon yaptığı iddialarıyla gündeme geldi.

NEOM’un tahmini maliyeti 500 milyar dolardan 8.8 trilyon dolara çıktı. Bu rakam, Suudi Arabistan’ın yıllık bütçesinin 25 katı.

5. Ekonomik Büyüme Gerçek mi, Görüntü mü?

Suudi yetkililer, son yıllarda petrol dışı GSYİH’nin arttığını iddia ediyor. Bu artışta, ülkenin egemen varlık fonu olan PIF (Public Investment Fund) önemli rol oynuyor. 2017-2023 arasında PIF’in yıllık getirisi %8.7 oldu. Ancak burada kritik bir detay var:

  • PIF’in sadece %20’si yurtdışına yatırım yapıyor.
  • Elde edilen getiri, Suudi Arabistan’ın petrol dışı GSYİH’sinin yalnızca %3’üne denk geliyor.

Geriye kalan büyüme, büyük ölçüde yerli projelere yapılan kamu harcamalarından ibaret. NEOM ve benzeri projeleri denklemden çıkardığınızda, aslında gerçek bir ekonomik dönüşümün olmadığını görüyorsunuz.

6. Kim Yaşayacak Bu Şehirlerde?

Projeler inşa edilse bile, bu mega kentlerde kim yaşayacak? The Line için hedeflenen 9 milyon kişi, Suudi nüfusunun %26’sına denk geliyor. Bu da demografik olarak büyük çaplı göçmen çekilmesini zorunlu kılıyor.

Ancak:

  • Suudi Arabistan, kadın hakları, ifade özgürlüğü ve dini hoşgörü gibi alanlarda Batı değerleriyle ciddi çelişkiler yaşıyor.
  • Kafala sistemi nedeniyle, projelerde çalışan 21.000’den fazla göçmen işçinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.
  • Ülke, dünyada en çok idam cezası uygulayan üçüncü ülke konumunda.

Bu şartlar altında nitelikli göçmen iş gücünü kalıcı olarak çekmek oldukça zor. Finansal kazanç uğruna gelen profesyoneller bile uzun süre kalmak istemiyor.

7. Yerel İnsan Kaynağı ve Eğitim Sorunu

Toplumsal dönüşümün yalnızca dışarıdan gelenlere değil, yerel nüfusa da dayanması gerekir. Ancak:

  • Suudi gençlerinin büyük bölümü kamu sektöründe çalışmayı tercih ediyor.
  • Ülkede STEM (bilim, teknoloji, mühendislik, matematik) alanlarında mezuniyet oranı, 44 ülke içinde 41. sırada.
  • Üniversiteler, küresel sıralamalarda öne çıkabilmek için akademik sahteciliğe başvurmuş durumda.

Bu tablo, sosyolojik açıdan güçlü bir çalışma kültürünün gelişmediğini, toplumsal yapının devlet desteklerine bağımlı olduğunu gösteriyor. Kamu sektörü istihdamının cazibesi, özel sektördeki gelişimi ciddi biçimde baltalıyor.

8. Turizm ve Kültürel Sermaye: Parayla Satın Alınamaz

Suudi Arabistan, ekonomiyi çeşitlendirme adına turizme yöneldi. Live Golf ile PGA Tour’a rakip olundu, futbol ligine yıldız oyuncular transfer edildi. Ancak:

  • Live Golf 2023 yılında 400 milyon dolar zarar etti.
  • Maçlara gelen seyirci ortalaması 8.000 kişi, Avrupa liglerinde bu rakam 40.000’in üzerinde.
  • ABD’de yayınlanan maçların ortalama izleyici sayısı 10.000, Premier Lig’de ise bu sayı 550.000.

Turizm verileri de yanıltıcı. 2024 yılında ülkeye gelen 30 milyon turistin %60’ı hacı. Geriye kalan turistik ziyaret sayısı, hedeflenen 70 milyon ziyaretçiye ulaşmak için yeterli değil.

Ve en önemlisi: 8.8 trilyon dolarlık NEOM projesine karşılık, bu ziyaretçiler yıllık 77 milyar dolarlık gelir getiriyor. Bu, yatırımı karşılamaktan çok uzak.

9. Sonuç: Vizyon Var, Ama Gerçeklik Nerede?

Vision 2030, kuşkusuz cesur ve hayal gücüyle dolu bir projeydi. Ancak, bir siyaset bilimcinin de belirteceği gibi, “vizyon” yalnızca başlangıçtır. Yapısal reformlar, kurumsal şeffaflık ve yerel toplumu dönüştüren politikalar olmadan, devasa projeler sadece “serap” olarak kalmaya mahkûmdur.

Mühendislik bakış açısıyla, hayal edilen yapıların teknik olarak imkânsız değilse de ekonomik ve çevresel olarak sürdürülemez olduğu ortadadır. Sosyolojik açıdan ise, toplumsal değerler dönüşmeden, bu projelerin içeriden ve dışarıdan sahiplenilmesi mümkün değildir.

Sonuç olarak Vision 2030, adı gibi “bir vizyon” olarak kalabilir. Ancak bu vizyonun gerçekleşmesi için yalnızca sermaye değil, yapısal zeka, demokratikleşme ve toplumsal seferberlik de gereklidir.

© 2025, Mimari Proje, Mimari Görselleştirme – ÖZERDEM. Tüm hakları saklıdır.
Tüm içerik ve verilerin yayın hakkı saklıdır. Paylaşım için paylaştığınız içeriğe erişilebilir ve görünür bir bağlantı bulundurulması şarttır.