3D Mimari Görselleştirme konusundaki yazı serisinin ilk bölümünde, mimari proje üzerinden 3D görselleştirme çalışmalarınızın tercih edilebilir olması için, dikkat etmeniz gerekenlerden bahsetmiş, ikinci bölümünde ise mimar ve mühendislerle diyalog kurmak için fark edilebilir olmanız konusunu ele almıştım. Yazının bu bölümünde ise sizlere iletişim olgusundan, iletişim kurarken nelere dikkat etmeniz gerektiğinden, neleri anlatmanız, nerede susmanız gerektiği gibi bilgilerden bahsedeceğim.

Öncelikle iletişim konusunda unutmamanız gereken ilk nokta, dikkat çekmektir, dikkat dağıtmak değildir. Yeterli anlatı dikkat çeker, fazla anlatı ise dikkat dağıtır. Gerek sosyal medyada, gerek gerçek hayatta anlatınız işiniz olsun, diğer 3D görselleştirme uzmanları ile rekabetiniz değil. Rakiplerinize nasıl göründüğünüzün bir önemi yok, asıl önemli olan mimarların sizi nasıl görecekleridir. Bu yüzden onların ekosistemlerinin içinde olun, tasarımlarınızı onlara anlatın.

Eğer toplu e-mail ve SMS hizmetlerini kullanarak müşteri portföyünüzü arttırmayı hedefliyorsanız, vazgeçin. İnanın bana, kimse tanımadığı şahıs ve kurumlardan gelen mailler, ve herkese vermediği telefon numarasına bir anda gelen reklam mesajları ile ilgilenmiyor, hatta itici buluyorlar.

Mimarların ne istediklerini anlamaya başladığınız zaman, kurumsal kimliğinizi de bu yönde değiştirmeye başlayın. Sadece poligon sayısı ve muhteşem renderlar almaktan çok, bir binanın temeli atılmadan, 3D görselleştirme çalışmanızla, mimari proje ve inşaat aşamasındaki süreçleri gösterebilecek tasarımlar hedefleyin. Bu süreçlerde projenin maliyetini ve olası gecikmelere neden olabilecek unsurları belirleyebilmeniz, mimarlık ofisleri için bir nimettir.

Mimarlık şirketleri, üstlendikleri proje türlerini, kendileri için önemli olguların neler olduğunu ve nasıl iletişim kurmaktan hoşlandıklarını bilen şirketlerle çalışmayı tercih ederler. Bugüne kadar yaptığımız çalışmaların tamamında, Türkiye genelinde mimar ve müteahhit şirketlerin iletişim için öncelikle whatsapp yazışmalarını tercih ettiklerini, e-posta iletilerini ise dosya iletmek ve hukuki konularda belge teşkil edecek yazışmalar için kullandıklarını gördüm. Ve hepsi için önemli olan hızdı. Acele demiyorum, hız diyorum, karıştırmayın sakın.

3D Mimari Görselleştirme çalışması, bir proje esnasında mimarlara sunulan yüzlerce hizmetten sadece bir tanesidir. Bu yüzden özgün olduğunuzu, onların dilinden anladığınızı ifade edemiyorsanız, hele de her müşterinize aynı satış üslubu ile yaklaşıyorsanız, sonuç almanız mümkün değildir. Çünkü iletişim, “kes yapıştır” şeklinde, herkese yollanan yazışmalarla başlamaz, diyalog ve empati ile başlar.

Bu yüzden tanıtım metinleriniz samimi olsun, iletişime geçeceğiniz zaman da kullanacağınız üslup her daim, karşınızdaki şirkete özel olsun. Her şirketin yaklaşımı ve beklentileri farklıdır. Tıpkı her projenin aynı olmadığı gibi, her farklı projede aynı şirket ile çalışırken farklı gereklilikleri fark etmeniz şarttır. Örneğin bir kentsel dönüşüm projesinde öncelik daha çok maliyet iken, bir özel villa projesinde öncelik tasarım ve malzeme kalitesi olabilir. Bunu da araştırarak ve çalışarak öğrenebilirsiniz ki, buna “deneyim” diyoruz. Piyasada mimari görselleştirme uzmanı olarak çalışan ama bir binada prekast cephe gibi kavramları bilmemesine rağmen “deneyimli” olduğunu iddia eden bir çok isme rastlayacaksınız. Bu kişiler ne kadar mükemmel tasarımlar yapsalar da, sıklıkla mimari projelerde iş alamamaktalar, çünkü bir mimari projenin hangi süreçlerden geçerek, inşaat aşamasına geçtiği ve anahtar teslim mertebesine eriştiği hakkında bir fikirleri yoktur.

İnternet üzerinden iletişimde önemli olan unsurlardan birisi de rahatsız edici olmamaktır. İç mimarlık bürosuna diş mekan çalışmalarınızı göndermeniz çok bir şey ifade etmez. Aynı maili yüzlerce farklı kullanıcıya göndermeniz, ve/veya aynı şirkete üstüste mailler göndermeniz “spam” kutusunda kalıcı bir yer edinmenizi sağlar. İçeriğinizde mimarlık dünyasındaki gelişmelerden bihaber bir üslup ciddiye alınmamanızı sağlar, ve dilinizi düzgün kullanmıyor, kullandığınız terimleri doğru yazamıyorsanız komik duruma düşebilirsiniz. Tasarım sektöründeki birçok arkadaşımızın hala ısrarla “design” yerine “desing” yazması buna en iyi örneklerden birisidir.

İletişimizi kurarken iş akışınızı göstermeyi unutmayın. Siz bir dış ekip olarak çalışacağınız için, mimarlık bürosu, çalışmalarınızın gelişimi ve işin gidişatı hakkında bilgi sahibi olma beklentisinde olur. Bunun için onlara gerçekçi yaklaşın. 10 günde bitecek bir işe 3 günde biter dediğinizde kaybedersiniz, çünkü bir mimar da, sizin kadar olmasa da 3D mimari görselleştirme çalışmalarında az veya çok bilgi sahibidir. Toplantılarınızda olası revizeleri de konuşun, bunların ne kadar zaman alabileceğini anlatın. Binanın kütlesindeki bir değişim ile sadece materyaldeki değişimi iki ayrı revizedir, ve ayrı zamanlar alır. Bunları baştan bildirin. Hatta olası bir hastalık veya sisteminizdeki arıza durumunda bile acil durum çözümlerinizin neler olduğunu anlatın.

İletişime girmeden önce kendinize şu soruları sorun;

  • Mimarın iş akışını basit ve akıcı hale getirmek için neler sunuyorum?
  • Yapacağım çalışmanın, görüştüğüm mimara zaman ve para kazandıracağını nasıl anlatabilirim?

Mimarlar, sizinle çalışmanın onları endişelendirmemesi gerektiğini bilmeliler. Onların iş süreçlerini anladığınızı gösteremezseniz, ve temel ihtiyaçlarını fark edemiyorsanız, tüm iletişim girişimleriniz olumsuz sonuçlanacaktır.

Yıllar önce yazılım ve tasarım konularındaki şirketimde büyük bir hata yapıp, bir pazarlama kadrosu kurmuştum. O gün anladım ki, pazarlamacı olmakla, uzman olmak arasında büyük fark var. Çünkü pazarlamacı kendi yapmayacağı bir işi, olası en kısa sürede, en fazla kar ile satmakla ilgilenir. Müşterinin kim olduğu önemli değildir, sözleşmeye imza attırması yeterlidir. Lakin bunun getirisi, imkansıza yakın isteklere “olur” demeleri, ve üretim aşamasında tasarım ve yazılım ekibinin bu işi ne kadar sürede çıkaracağı konusunda bir fikri olmamasıdır. Tabii ki kendisine eğitim verilir, ve konu hakkında bilgi sahibi olabilir, ama çoğunlukla işi almak adına sürekli her isteğe “evet” denilen bir tavrı benimsemeleri doğaldır, ve sonuçta aldığınız iş şirketinize pek de hayırlı olmaz. Oysa ki sektöründe uzman bir kişi, vaatler yerine gerçekler üzerinden anlaşmayı tercih eder, sürecin baştan sona her noktasında karşısına çıkabilecek zorlukları bildiğinden, müşterisine bir hayal yerine gerçek bir proje satar. O yüzden pazarlamacı olmaktan vazgeçin, sektörünüzde uzman olun.

Sosyal medyada asla, ama asla rakiplerinizle manasız çatışmalara girmeyin. Bizim coğrafyamızda eleştiri, sıklıkla işin başını sonunu bilmeden, tamamen kişisel görüşlere dayanan karalamalar halindedir. O yüzden işinizi sunun, sorulara cevap verin, doğru eleştirileri kabul edin, değerlendirin, ama asla tartışmayın.

İletişiminiz akıcı ve kesintisiz olsun. Size gelen sorulara doğru ve hızlı cevaplarla dönün. Net olun, lafı dolandırmayın, çünkü bu bile hem sizin, hem de müşterinizin zaman kaybından başka bir şey değildir. Unutmayın, cevap alamayan müşteri her zaman bir sonraki isme geçer. Uzmanlığınızı gösterin, açık ve samimi olun.

Sonrası?

Size kalmış.

© 2022 – 2024, Hakan Özerdem. Tüm hakları saklıdır.
Tüm içerik ve verilerin yayın hakkı saklıdır. Paylaşım için paylaştığınız içeriğe erişilebilir ve görünür bir bağlantı bulundurulması şarttır.